Temmuz 16, 2025

Jane Goodall’ın Şempanzeler Üzerine Devrim Niteliğindeki Araştırmaları

65 yıl önce, bilimsel bir eğitim olmadan Tanzanya'daki Gombe Stream Yaban Hayatı Koruma Alanı'na inen Jane Goodall, şempanzeler üzerindeki öncü çalışmalarıyla hayvan davranışları ve insanlık hakkında anlayışımızı köklü bir şekilde değiştirdi. Goodall, şempanzelerin karmaşık sosyal yapısı, alet kullanımı ve duygusal ilişkileri hakkında önemli keşifler yaptı; araştırmaları, insanların hayvanlar alemiyle olan bağlantısını gözler önüne serdi.

14 Temmuz 1960’ta, yani bundan 65 yıl önce, bilimsel anlamda hiçbir resmi eğitimi ya da diploması olmayan genç bir İngiliz kadın, Tanzanya’daki Gombe Stream Yaban Hayatı Koruma Alanı’nda bir tekneden indi.

Vahşi şempanzeler üzerine yapacağı öncü çalışma, yalnızca hayvan davranışları hakkındaki bilgilerimizi kökten değiştirmekle kalmayacak, insan olmanın ne anlama geldiğine dair tanımımızı da yeniden şekillendirecekti.

O zamanlar yalnızca 26 yaşında olan Jane Goodall, uzun zamandır hayvanlarla birlikte yaşama ve onları inceleme hayalini kuruyordu.

1986 yılında BBC’de Terry Wogan’ın programına verdiği mülakatta bu ilgisini şöyle anlatıyordu:

“Görünüşe göre, bir buçuk ya da iki yaşlarındayken bile böcekleri, her şeyi incelemeye başlamışım.

“Bu ilgi yavaş yavaş gelişti ve büyüdü. Sonra Dr. Dolittle ve Tarzan kitaplarını okudum. Artık hedefim Afrika olmuştu”

Okuldan mezun olduktan sonra Goodall, sekreterlik kursuna gitmişti; aynı zamanda garsonluk ve film prodüksiyon asistanlığı yaparak çocukluk hayalini gerçekleştirebilmek için para biriktiriyordu.

1957’ye gelindiğinde nihayet Kenya’nın Nairobi kentinde yaşayan bir arkadaşını görmek için yeterince para biriktirmişti.

Oradayken yalnızca hayvanlar hakkında konuşabilme umuduyla ünlü İngiltere kökenli Kenyalı Paleoantropolog Profesör Louis Leakey ile görüşme ayarladı.

Leakey, sekreterini yeni kaybetmişti. Goodall’ın kararlılığından ve Afrika yaban hayatına dair kendi kendine öğrendiklerinden o kadar etkilendi ki ona Nairobi’deki doğa tarihi müzesinde asistanlık teklif etti.

Leakey, sonrasında Goodall’ın akıl hocası olacaktı.

1986 yılındaki programda bu dönemi anlatan Goodall, Leakey’in kendisine gelip “Şempanzeleri inceleyecek birini arıyorum çünkü onların davranışlarının, insanın erken dönem davranışını anlamamızda önemli ipuçları verebileceğini düşünüyorum” dediğini söyledi.

Leakey, onun bilimsel eğitim eksikliğini bir engel değil, avantaj olarak görüyordu çünkü böylelikle Goodall’ın gözlemleri mevcut bilimsel teorilerle sınırlı kalmayacaktı.

Goodall, Gombe Koruma Alanı’na yaptığı bu ilk yolculukta yalnız olmayacaktı.

O dönemin sömürge yönetimi güvenlik protokolleri uyarınca yanında bir refakatçi bulunması gerekiyordu.

BBC’deki programında “Başta kendi başıma kalmama izin verilmedi” diye anlatmıştı.

“O zamanki İngiliz hükümeti, genç bir kızın ormana yalnız gitmesini neredeyse ahlaksızca buluyordu. Bu yüzden bir refakatçi seçmem gerekiyordu ve annem üç aylığına bana katıldı”

İlk aylar oldukça zorlu geçti.

Goodall ve annesi, birlikte kaldıkları eski bir askeri kamp çadırında sıtmaya yakalandılar.

Goodall iyileşip kamp alanına geri dönecek duruma geldiğinde de yalnız gitmesine izin verilmedi.

Yanında yerel bir rehber olmalıydı ama şempanzeler ayak sesleri duyar duymaz çalılıkların arasına kaçıyordu.

Goodall orman yollarını öğrenip yoğun bitki örtüsünde nasıl hareket edeceğini kavradı.

Ormanın içindeki tepelerde yalnız başına yürümeye başladığında, iki vadiye bakan bir tepeden dürbünüyle ürkek primatları izlemeye başladı.

O süreçte Goodall, alışılmışın dışında bir yönteme başvurdu.

Her gün beslenme alanına giderek maymunlara biraz daha yaklaştı. Doğal ortamlarında yanlarında oturup onları yakından gözlemleme hedefiyle hareket etti.

Alet kullanımı ve iletişim

Goodall 2014’te BBC’nin Witness History programına verdiği mülakatta “Her gün aynı renk kıyafetler giyiyordum ve sanırım en önemli şey, hiçbir zaman onları zorlamamamdı” demişti.

Yakınlaşma sürecini şöyle anlatıyordu:

“Hiçbir zaman çok yakına gitmeye çalışmadım. Şempanzelerin geleceğini bildiğim meyve ağaçlarının yakınında beklerdim. En azından başlangıçta, onlar ayrıldığında peşlerinden gitmezdim. Çünkü bunun fazla ileri gitmek olacağını düşünüyordum.

“Böylece yavaş yavaş beni zararsız biri olarak kabul etmeye başladılar.”

Şempanzeler onu görmezden gelmeye başladığında, Goodall saatlerce sessizce oturup, daha önce hiç belgelenmemiş olan karmaşık sosyal yapıyı gözlemleyebiliyordu.

Şempanzelerin sanıldığı gibi otobur değil, omnivor olduklarını gözlemledi. Et avında birbirleriyle iletişim kurduklarını keşfetti.

Aile bağlarının gücünü ve her bireyin kendine özgü karakterinin davranışlarını nasıl etkilediğini gözlemledi.

Wogan’a verdiği mülakatta da “Şempanze toplumunda bir dişi tüm erkekler tarafından çiftleşme için seçilebilir ya da bir erkek onu yanına alır ve onunla kalır. Erkekler arasında da çok güçlü bağlar vardır” demişti.

“Yaşadıkları yerin sınırlarında devriye gezerler, yabancıları dışarıda tutarlar, yeni genç dişileri içeri alırlar ve topluluk içindeki tüm yavrulara nazik, hoşgörülü, koruyucu bir baba gibi davranırlar”

Goodall, o dönemde bilimsel araştırmalarda geleneksel olan numaralandırma sistemi yerine her şempanzeye isim vermeyi seçti. Çünkü her birinin farklı bir kişiliğe sahip olduğunu görmüştü.

Erkek bir şempanzeye David Greybeard adını verdi.

Greybeard’ı izlerken onun araç yapıp kullandığını fark etti. O dönemde bilim insanları, sadece insanların bu yeteneğe sahip olduğuna inanıyordu.

Alet yapımı, soyut düşünceyi ve geleceğe dair planlama yetisini içerdiği için, insan olmanın temel tanımlarından biri olarak görülüyordu.

“[Şempanzeler] bizden sonra alet olarak en fazla nesneyi kullanan canlılar” diyordu.

Wogan’ın programında anlatmaya devam etti:

“Örneğin, termitleri yemek için yapraklarını sıyırdıkları bir çubuğu modifiye ediyorlar. Vahşi karıncalarla beslenirken uzun bir dalın kabuğunu soyuyorlar. Ulaşamadıkları bir delikten su içmek için yaprakları buruşturuyor. Bunu kanlarını silmek için de kullanıyorlar.

“Ayrıca silah da yapıyorlar. Taş atıyor, gözdağı vermek ya da vurmak için dal kullanıyorlar”

O dönemde bu düşünceler devrim niteliğindeydi. Yıllardır kabul gören bilimsel yaklaşımlara meydan okuyordu.

O zamandan bu yana, hayvanlar aleminin farklı türlerinde de alet kullanımına dair kanıtlar bulundu.

Örneğin, Endonezya’daki ahtapotlar insanlar tarafından atılmış hindistan cevizi kabuklarını zırh olarak kullanıyor.

Yeni Kaledonya kargaları ise ağaç kabuğundaki larvaları çıkarmak için gagalarıyla dalları ya da telleri büküp kanca yapıyorlar.

Goodall sessizce oturup şempanzeleri izlerken, onların aile bağlarının ve sözsüz iletişimlerinin insanlar kadar karmaşık olduğunu gördü.

Wogan röportajında bu benzerliğin anlaşılmasının Batı’da çocukların nasıl yetiştirildiği konusunda yeni sorular doğurduğunu söylemişti.

Goodall, zor bir küçüklük geçirmiş şempanzelerdeki tespitinin, çocuklar için de geçerli olduğunu savunuyordu:

“Eğer bir çocuğu gece ağladığında yalnız bırakırsak, eğer onu saatlerce oyun parkında yalnız başına tutarsak ya da sürekli çocukların değiştiği bir kreşe yazdırırsak ( yine de) çok zeki bir çocuk olabilir”

Goodall devamındaysa, “Ancak o çocuk sonrasında stresli durumlarla baş etmekte zorlanabilir. Bu çok önemli” diyordu.

Goodall, şempanzelerin ritüel davranışlarının ve duygularının bizimkine ne kadar benzediğini fark etti.

Aynı zamanda, bizim gibi onların da yıkıcı ve şiddet dürtülerinin vahşi cinayetlere yol açabileceğini gözlemledi:

“İlk 10 yılın ardından keşfettik ki, şempanzeler dostane yönleriyle bize çok benziyorlardı. Ama aynı zamanda çok saldırgan da olabiliyorlardı. Belli koşullar altında yamyamlık yapabiliyorlardı”

Goodall farklı şempanze toplulukları arasındaki şiddeti, ilkel insanlar arasındaki vahşete benzetiyor.

1962 yılında, Leakey’nin teşvikiyle, lisans derecesi olmamasına rağmen, Goodall olağanüstü detaylı bulgularına dayalı bir doktora programına başladı.

Aynı yıl, National Geographic Society, onun çalışmalarını belgelemek için Hollandalı yaban hayatı fotoğrafçısı ve film yapımcısı Hugo van Lawick’i Kenya’ya gönderdi.

1965’te yayımlanan Miss Goodall and the Wild Chimpanzees adlı belgesel Orson Welles tarafından seslendirildi. Bu yapım Goodall’ın keşiflerini geniş kitlelere ulaştırdı.

Goodall Van Lawick sevgili oldu ve evlendi. 1967’de Goodall doktora derecesini aldıktan bir yıl sonra oğulları Hugo, ya da diğer adıyla “Grub” doğdu.

Goodall, saha çalışmalarına devam edebilmek için oğlunun gün içinde güvende olacağını düşündüğü korunaklı bir barınak inşa etti.

Wogan’a yaptığı değerlendirmelerinde “Şempanzeler tıpkı bizim gibi avcı” diyen Goodall, şöyle devam etmişti:

“İşbirliği içinde avlanırlar, orta boy memelileri avlarlar. İnsan çocuklarını avladıklarına dair kayıtlar bile var, tıpkı insanların şempanzeleri avlaması gibi.

“Bu yüzden oğlum çok küçükken, yürüyemediği zamanlarda onu telli bir verandada tutardık ve yanında hep birileri bulunurdu”

Goodall’ın öncü primatoloji araştırmaları, insanın hayvanlar aleminin geri kalanından ayrı bir varlık olmadığını ortaya koydu.

Homo sapiens ile şempanzelerin ortak bir atadan geldiğine dair kanıtlar sundu.

Araştırmalar, şempanzelerin insanlarla yüzde 98,6 oranında aynı DNA’yı paylaştığını gösterdi.

“İşte mesele bu” diyordu Goodall ve devam ediyor:

“Bugün insanda ve şempanzede gördüğümüz davranışlar muhtemelen o ortak atada da vardı. Dolayısıyla Taş Devri insanlarının da birbirleriyle uzun dostluk ilişkileri kurduğunu, küçük dallarla beslendiğini, birbirine sarıldığını hayal edebiliriz. Ben böyle hayal etmeyi seviyorum”

About The Author